10 Mayıs 2012 Perşembe

HAKLIYIZ, KAZANACAGIZ..


314 gün önce başladılar Çubuklunun tarihinde gördüğü en ağır ve aşağılık saldırıya, 314 gündür içlerindeki zehri, kini kustular ahlaksızca.

En ahlaksızlar ahlak dersi vermeye kalktı, dolandırıcılar soyguncular, iftiracılar, şerefsizler, katiller onur ve erdem nutukları attı.

314 gündür aklını ve vicdanını kaybetmiş leş kargaları her gün aralıksız saldırdılar en büyük sevdamıza. Sandılar ki, başımızı öne eğip, yaratılan algıya inanıp, sevdamıza atılmaya çalışılan çamura sessiz kalacağız.

Önce 10 Temmuz günü Topuk yaylası yolunda defterini sarı-laciye boyayıp sevdasını bayrak yapan küçük kız çocuğundan aldılar cevaplarını. Ardından, 80 yaşında hastalığı sebebiyle yürüyüşe katılamayan, evinin penceresinden açtığı bayrağı sallayarak sevdasına sahip çıkan teyzeden..Köprü yoluna düşenlere karşı “gerekirse mermi kullanabilirsiniz” emri verildi, ama cevap gecikmedi çubuklu sevdalıları göğüslerini siper ettiler mermilere, kurgucular en büyük darbeyi o gün yedi.

Efe Utkumun ilk şampiyonluğu için mücadele etmekten herkes bir gün vazgeçse bile ben vazgeçmeyeceğim demiştim, ben de cevabımı, Efe Utku için mücadele edeceğiz, onun ilk şampiyonluğunu asla vermeyeceğiz diyen Alpaslan Abimden, Bozkurt Abimden, Feryal Ablamdan, Uğur’dan, Dilek’ten, Oğuzdan, Olcay’dan, aldım…Anladım ki, oğluma verdiğim sözü tutmak için benimle mücadele edecek milyonlar var.

Bu 314 günde taraftar bu kadar mücadele ederken, KOCAMAN bir adam yönetiminde bir topluluk çubuklu sevdalılarının başı öne eğilmesin diye yüreklerini ortaya koyup savaştı, ahlaksızca, şerefsizce çalınmaya çalışılan şampiyonluklarını ne kadar hak ettiklerini her gün bir kez daha gösterdi… “Dağıldı, bitti, Fenerbahçe tarihe karıştı” diye ağızlarından salyalar akarak kinlerini kusanları 314 gündür her gün öldüren bu takıma eğer varsa bir hakkımız helal olsun.

Ve artık, bu ahlaksız kurguculara son darbeyi vurup tarihin en anlamlı şampiyonluğunu alma günü geldi. Çubuklu sahaya çıktığında hayat duracak, tribünde bizler, cennette Ayetullah Bey, Zeki Rıza, Basri, Efe Utkumun elinden tutmuş Lefter alkışlayacak.

Ve Fenerbahçe söyleyecek son sözü, HAKLIYIZ, KAZANACAĞIZ… 

14 Ocak 2012 Cumartesi

Güle Güle Koca Kaptan...

Herkesin kendine göre bir takım tutma hikayesi var, ben nasıl Fenerbahçeli oldum hatırlamıyorum, tüm ailem Fenerbahçeli olduğundan Fenerbahçe’den başka bir takım tutma ihtimalim yoktu. Ordinaryüsün dediği gibi Fenerbahçe’den başka takım bilmezdim.  

Nasıl Fenerli olduğumu hatırlamıyorum ancak bir Fenerbahçeli olarak ilk kimin adını öğrendiğimi çok iyi hatırlıyorum: Ordinaryüs Lefter...

Dedem emekli olana kadar yaklaşık 45 sene Şehir Hatlarında çalıştı, en son da Fenerbahçe vapurunun kaptanı olarak emekli oldu. Adalara yaptıkları seferleri ve Lefteri anlatırdı bana küçükken, nasıl bir efsane olduğunu nasıl güzel bir insan olduğunu.

Hiç izleme şansım olmasa da Lefteri dinleyerek büyüdüm ben, Rıdvan’ı izledim, Aykutu izledim, bugün hala Alex’i izliyorum ama adını ilk öğrendiğim en büyük efsaneydi. Benim için hep en büyüktü, hiç izlememiş olsamda.

Milyonları Fenerli yapan, şiirlere konu olan, büyük efsane koca kaptan...

Soruyorlardı dün akşam FBTV’ye her bağlanan büyüğümüze Lefter’den neleri öğrenmeli genç Fenerbahçeliler diye?

Ben ondan çubukluya aşkı öğrendim, çubukluyu kendinden çok sevmenin ne demek olduğunu öğrendim.
80 yaşında efsane ödülünü alırken yaşadığı çocuk gibi heyecanı gördüm, gözlerindeki sevinci, aşkı gördüm.
Fenerbahçe’nin transfer teklifini nasıl kabul ettin sorusuna, “Nasıl kabul etmeyeyim, ben Fenerden başka takım bilmezdim derken” formaya aşkını gördüm.

Kendisine Rum diyerek hakaret ettiğini sananlara, para ile Yunanistan forması giydirmeye çalışanlara “Ben Türk’üm” diye cevap verirkenki onurlu duruşunu gördüm

Kendisinden büyük milli takım kalecisine 4 gol attıktan sonra stattan kaçışındaki temiz duygularını gördüm.

Ben Lefter’den çubukluya sevdayı öğrendim, ben Lefter’den insanlığı öğrendim, ben Lefter’den karşılıksız aşkı öğrendim...

Giderken Başkan’a mektup yazmışsın ya bizim için vasiyettir. Üstünde değil başında taşıdığın çubuklu formanın bıraktığın gibi tertemiz olduğunu ispatlamak, o kutsal formayı çamur atmak isteyenlere inat sonsuza kadar tertemiz taşımak boynumuzun borcudur.

Giderken hakkını helal et demişsin Koca Kaptan, bizim senin için yapabildiğimiz iki damla gözyaşı dökmek eğer bu haksa helal olsun da asıl sen bize hakkını helal et be Koca Kaptan, bize Fenerbahçeli olmanın gururunu yaşattığın için hakkını helal et.

Senden son bir isteğim var; cennette oğlumun, Efe Utku’mun elinden tutup ona Fenerbahçelilik ne demek, çubuklu sevdası ne demek öğretiver Büyük Kaptan.*

Huzur içinde uyu, yattığın yer nurla dolsun Koca Kaptan...

*Bu satır Olcay Çelik sayesinde yazıldı, kocaman bir teşekkür de ona...

4 Ocak 2012 Çarşamba

Ilk Sampiyonluk

Uzun zamandır yazmıyordum, koskoca bir ilk yarı bitti, ligin ikinci yarısı başladı ve yine hafta içi deplasmanda 6’da başlayan bir maçta puan kaybettik...Kaybedilen puanların hiçbir değeri yok, önemli olan mücadele ve sahada oyuncular dışarıda taraftar mücadeleyi bırakmıyor, boyun eğmiyor, adam satmıyor...

Lig veya maç değerlendirmesi yapmayacağım bu yazıda, ya da savcı efendinin çelişkilerle dolu iftiranamesinden de bahsetmeyeceğim...Sadece kişisel bir hikaye anlatacağım...Bana her defasında niye bu kadar takıyorsun bu olayları, bıktık artık facebook’ta twitter’da arka arkaya yazdığın mesajlardan diyenlere cevaben belki de...

Bugünden 25 ay önceye gitmek istiyorum...O günlerde Fecir’in hamile olduğu haberi ile sevinçten uçuyordum anca aklımda tek bir soru vardı, askerlik kararım alınmıştı ve askere gidecektim, bu 6 ay nasıl geçecekti?

2010’un ilk günü Fecir hastaneye kaldırıldı ve ben bunu tam 3 gün sonra öğrenebildim..Askerdeydim, yeterince bunalmıştım ve bir de bu olayı öğrenip üzülmemi istemeyen eşim benden gizlemişti hastande olduğunu...O günlerde bilmiyorduk bunun sadece başlangıç olduğunu.  6 ay boyunca defalarca hastanede yatan eşimin bir gün olsun yanında olamamıştım...

2010 yılının 16 Mayıs gecesi askerliğimin son günüydü ve son 5 yıldaki ikinci büyük tramvayı yaşayarak son maçta şampiyonluğumuz çalınmıştı...

Askerlik bitip döndüğümde her şey bitti, kötü günler geride kaldı dedim ama yanılmıştım. 21 Temmuz günü canımız birtanemiz Efe Utkumuz dünyaya geldi ancak bir sorun vardı, daha kucağımıza bile alamadan alıp kontrol diye götürdüler yoğun bakıma ve birkaç saat sonra o kahredici teşhis konmuştu, kalbinde problem vardı Efemizin ve 24 saat içinde ameliyat edilmezse kurtulma şansı yoktu...22 Temmuz sabahı, doğumun olduğu hastaneden başka bir hastanede ameliyata aldılar Efemizi, giderken  annesine söz vermiştim, onu sana daha sağlıklı biçimde geri getireceğim diye. Efe de babasının bu sözünü hissetmiş olmalı ki, savaştı mücadele etti ama küçücük bedeni ve kalbi 11 saat dayanabildi ameliyata...Sonrası malum acı bir süreç...Tam 532 gece bitti Efe’siz...Ve ben hala içimde canım karıma verdiğim sözü tutamamış olmanın acısı ile yaşıyorum.

Fenerbahçeli bir babanın oğluyla ilgili en önemli hayalleri yine hep Fenerbahçe’yle ilgilidir, benim de öyleydi.. Onun doğumundan sonra TV’de izleyeceğimiz ilk maç, alınan ilk forması, birlikte gideceğimiz ilk maç, biraz daha büyüdüğünde kendi başına gideceği ilk maç, ilk deplasman, ilk şampiyonluk...

Efe Utku’nun ölümünden sonra çok uzun süre maçlara gitmedim, her hafta sonu mezarı başına gidip söz verdim Efe’me bu yıl senin ilk şampiyonluğun olacak diye, her maç dua ettim Allah’ım yüzümü kara çıkarma diye..

Maçlara gitmek için de bekledim, ta ki, Efe yaşasaydı maça gitmek için yeterince büyümüş olacağı Ankaragücü maçına kadar, ilk maçımızdı beraber. Biliyorum ki, Efe Utku o gece oradaydı ve birlikte izliyorduk maçı…

Sonrasında ilk şampiyonluk geldi...Efe’nin ilk şampiyonluğu...18 maçlık inanılmaz bir hikaye sonrasında gelen, her maçın her anında inanç, hırs ve mücadelenin olduğu, Kocaman bir adam yönetimindeki onurlu bir topluluğun kazandığı şampiyonluk...O gün sadece mutluluktan ağlamadım, oğluma verdiğim sözü tutmuş olmanın gururu ile de ağladım, saatlerce…

Şimdi birileri çıkmış, bu hırsın, mücadelenin, savaşın yalan olduğunu, Aziz Başkan’ın maçları bağladığını, son 5 maçın skorunu bildiklerini söylüyor...Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor...Şampiyonluğumuzu çalmaya çalışıyor...Efe’nin ilk şampiyonluğunu, hayatımdaki en önemli şampiyonluğu...Şimdi çıkmış birileri, oğluma verdiğim sözü aslında tutamadığımı, her şeyin yalan olduğunu söylüyor…Hayatım boyunca karıma verdiğim sözü tutamamanın acısı yüreğimde yaşayacağım belki ama oğluna verdiği sözü tutamayan bir baba olmayacağım. Bir gün herkes mücadeleden vazgeçse bile, ben Efe'nin ilk şampiyonluğu için mücadeleden asla vazgeçmeyeceğim...